TROTZ ALLEDEM!
Ajanda 2010’a karşı ayaklan! Kapitalist sistemle savaş!
Haydi sokaklara!Milyonlarca çalışan 3 Nisan’da Avrupa Birliği devletlerinin "reform" saldırılarına karşı gösteri yürüyüşleri yapacak. Fabrikalarda ve bürolarda, sosyal kuruluşlarda ve hizmet firmalarında çalışan biz insanların, biz işsiz insanların, biz tek başına çocuk yetiştirenlerin ve emeklilerin artık burasına geldi? Tüm Avrupa’da sosyal haklar muazzam budanıyor, ve bu da, insanla alay edercesine, "reform" diye satılıyor. Ücret ve toplu sözleşme hukukunun altı oyuluyor. 40 saatlik çalışma haftası ve ödenmeyen fazla mesai standart haline geliyor. "Nazik iş ilişkileri", her şeyden önce göçmenler ve kadınlar için, rayicinin altında ödenen düşük ücretli işlerdir. Bu "modern çalışma dünyası"dır. Emeklilerin, işsizlerin ve sosyal yardım alanların gelirleri asgari yaşam standardının altına düşürülüyor. İş ve işçi bulma kurumunda insanlara çektirilen zorluklar ve iş ve işçi bulma kurumuna ait kiralık işçi firmalarının devreye sokulması, aynen, sosyal yardım alanlara planlı olarak yaptırılan angarya işler gibi, bu programın birer parçası. Aynı zamanda ama fiyatlar ve kiralar artıyor, çocuk bahçelerinde, mesleki eğitim ve yüksek eğitim kurumlarında çocuklarımıza bir yer bulmak ateşten pahalı hale geliyor. Sağlık bakımı ve sosyal bakım sıfırlanmaya doğru gidiyor. Bu, İkinci Dünya Savaşının sonundan beri, kuşaklar boyunca mücadele sonucunda elde edilmiş sosyal haklarımıza yapılan en radikal saldırıdır.
Küreselleşme? mi bütün bunları gerektiriyormuş? Bu sadece, eski bir sistemin: kapitalizmin modern adıdır! Tam istihdam, sürekli ekonomik büyüme, serbest pazar ekonomisi, barış, çevrenin korunması, eşitlik, insanlık? hepsi boş vaatler! Bir yanda krizler, aşırı üretim, ölçüsüz zenginlik, ve diğer yanda gittikçe artan yoksulluk, savaşlar, yaşam temellerinin yok edilmesi, ırkçılık, erkek şovenizmi – bu, 100 yıl önce olduğu gibi bugün de kapitalizmin gayet olağan çehresidir. Sadece, bugün finans devlerinin ve ekonomik tekellerin enternasyonalleşmesi öyle bir boyuta varmıştır ki, tüm yerküre onların pençesi altındadır. Çok uluslu şirketlerin güdüsü, azami nüfuz uğruna yarış ve azami kârları güvence altına almadır. İşgücümüzle finans akımlarını besleyen artıdeğeri yaratan biz kadın ve erkek işçilere, ancak yaşayabileceğimiz ve tüketimi ayakta tutabileceğimiz kadar veriliyor. Ekonomik refah dönemlerinde biraz kırıntı veriliyor ki, sesimizi çıkarmayalım. "Ekonomik/ mali mevki olarak Almanya’yı güvence altına alma" mavalıyla bize şantaj yapmak istiyorlar. Mücadeleyle kazanılmış tüm haklarımızdan kesintiler yapılmasını kabul etmeliymişiz. Aynı zamanda da, bu kötülüğün köklerini bağımlı ülkelerin işçilerinde aramaya kışkırtılıyoruz. Nasıl bir demagoji! Onlar "bizim" konsernlerimizden yaşamaya yetecek kadarını bile alamıyorlar çoğunlukla. Sermaye bununla bize sadece şantaj yapmak istiyor! Çünkü kapitalistler için, hangi ülkede kimin onlar için çalıştığı fark etmez. Onlar bu konuda gayet enternasyonaldir. Yeter ki kârları artsın. Ve başka ülkelerdeki düşük ücretlerle buradaki ücretleri düşürüyorlar. Büyük konsernlerin bu toplu gücüyle karşı karşıya olan kadınerkek biz tüm işçiler neden kendimizi böldürüyoruz? Sao Paulo’daki DaimlerChrysler işçileriyle Stuttgart’takiler arasında pek çok ortak yan var! Peki, ya Stuttgart’taki Daimler işçileriyle Bay Schremmp’i birleştiren ne? Bay Schremmp onlardan ışık yılları kadar uzak! "Ekonomik/mali mevki olarak Almanya’yı güvence altına alma" gibi ikiyüzlü milliyetçi parolalarla sermaye ve onun hükümeti sadece ücretlerimizdeki ve sosyal alandaki talanı devam ettirmenin yolunu açıyor. Ekonomik mevki olarak Almanya için değil, dünya çapında işçilerin ekonomik ve sosyal hakları için mücadele edelim!!
Gitsin Schröder, gelsin Merkel mi?!? Alternatifimiz bu olamaz her halde. Sosyaldemokrasi bir kez daha, "zor zamanlarda" kendisine güvenilebileceğini pekâlâ ispatlamıştır. Birlik 90/Yeşiller de ona çok iyi destek oluyor. SPD-Yeşillerin yapmayı başardığı şeyi sermaye CDU-CSU-FDP ile hiçbir zaman bu kadar kolay kotaramazdı. Alternatifi olmayan bir gayrisosyal politika yapmayı bu iki parti mükemmel başarmıştır. Bu soyguncu politikaya duyulan hiddet pek çok insanı sardı! Peki ama –Hamburg seçimlerinde olduğu gibi–, alternatif CDU’yu mu seçmek? CDU-CSU-FDP hükümeti, Schröder/Fischer’in bıraktığı yerden aynen devam edecek! Alternatif bambaşka bir yerde. Protestolar ve gösteri yürüyüşleri, parlamentodışı muhalefet? anın emri budur! Ajanda 2010 devrilmelidir. Başka bir gelecek üzerine tartışmalar için kamuoyu yaratmalıyız: evrensel kapitalizmden başka alternatif yok mu gerçekten? Biz komünistler, attac adlı hareketin laf radikali bir tarzda talep ettiği, zenginlere de "Eller cebe!" çağrısı yapan "Tobin vergisi" ve birkaç vergi reformcuğunu değişiklik olarak görmüyoruz. Bunun ardında "Başka bir dünya" vizyonu yoktur!
Başka bir dünya ancak başka bir toplumsal sistemde mümkündür. Kapitalizm ve emperyalizm ortadan kaldırılmalıdır!
Kemerleri sıkmak? büyük güç politikası için mi? Sosyal haklardaki budama, federal ordunun dünya çapında müdahale gücü haline gelecek şekilde donatılmasıyla el ele gidiyor. Büyük güç Almanya, dünya çapında nüfuz alanları uğruna aktif dalaşıyor. Eski Yugoslavya’da, Somali’de, Afganistan’da Alman sevk ve idaresi altında savaşlar "normal" hale geldi. Irak’ta eninde sonunda NATO komutası altında federal ordu da konuşlandırılacak. Ordunun başkumandanı Struck durmadan ilan ediyor: "Özgürlüğümüz Hindukuş dağlarında da savunuluyor." "Yeni" askeri konsept olarak düşündüğü şu: "Federal ordu tüm dünyaya". Bir sonraki görev yeri olarak Afrika’yı seçti. Biz bu hikâyeyi duymuştuk: Almanya iki dünya savaşı tertiplemedi mi! Şimdi üçüncüsüne mi dümen kırdık? Orada savunulan özgürlük, kesinlikle bizim özgürlüğümüz değildir! Savunulan, tüm dünyada doğal kaynaklardan en kârlı şekilde yararlanma özgürlüğüdür. Ucuz işgücünü sömürme özgürlüğüdür! Büyük güçlere uygun gelen siyasi rejimleri iktidara getirme özgürlüğüdür! Bunun için de devlete para gerekir. Ücretlerimizden kesilen zorunlu vergiler çuval çuval bunun için harcanır!
Haklarımızı? bizzat kendimiz savunmalıyız. Bu protesto eylemlerine DGB ve Avrupa Sendikalar Birliği de çağrı yapsa da, onlar gerçekte bizim çıkarlarımızı savunmuyorlar. Örneğin DGB, 2 Nisan’da işletmelerde planlanan eylemlere çağrı yapmadı. 3 Nisan’daki büyük yürüyüş de tam bir şov olacak, Hartz tasarılarının yazılmasına bizzat katılmış olan sendika ağalarının konuşmalarını dinleyeceğiz. Yüksek aylıklı sendika fonksiyonerleri kapitalistlerin borusunu öttürüyorlar: "Sosyal devletin yeniden yapılandırılması" gerekli. Duyulan hiddet karşısında onlar yürüyüşlerde istim boşaltmamızı istiyorlar. Ki sendika ağası baylar yeniden kapalı kapılar ardında sermaye ve devletle haklarımızın budanmasını görüşsünler diye. Metal branşındaki sözleşme raundu bunu bir kez daha kesin bir şekilde ispat etti. Peters ve şürekâsı önce yüksek perdeden atıyorlar: "Mücadeleye hazırız!" ve ardından bizi bir parmak bala satıyorlar. Fakat bu defa ücret artışlarından çok daha fazla şey söz konusu. Yaşam ve çalışma koşullarımız tüm düzlemlerde büyük bir hızla kötüleştirilmek isteniyor. 2 Nisan’daki eylem gününde iş arkadaşlarımızı: Yetti artık! demeye ikna etmeye çalışalım. 3 Nisan’daki yürüyüşlerde gücümüzü ve kararlılığımızı gösterelim. Ama Ajanda 2010’u gerçekten durdurmak için daha çok şey gerekli! Eğer gerçekten sonuç almak istiyorsak, mücadeleye girişmeli ve sonuna kadar kararlılıkla savaşmalıyız! Örgütlenelim ve ittifaklar kuralım. Grevlerde, yürüyüşlerde, abluka eylemlerinde, tüm direnme araçlarıyla gösterelim: Biz bu işte artık yokuz!
Sosyal hakların budanmasını ? sermayenin devrilmesi paklar! "Küreselleşen" sadece sermaye değil. Biz çalışanlar, sömürülenlerin ve ezilenlerin dünya cephesi içinde bulunuyoruz. Burada ve tüm dünyada kendimizi milliyetlere, cinsiyetlere, ırklara göre, çalışanlar ve işsizler, göçmenler ve "yerliler" diye böldürmesek, sermaye ve devletin ikisinden de milyonlarca kez güçlü oluruz. Biz istersek, tüm çarklar durur!
Emperyalist dünya ekonomisinde çarkları biz döndürüyoruz! Bu gücümüzün tekrar bilincine varalım! Irkçılığın ve egemenlerin Alman şovenizminin gözümüzü köreltmesine izin vermek yerine, haydi dünya çapında kadın ve erkek sınıf kardeşlerimizle birlikte mücadeleye:
Sermayenin saldırılarına karşı! Uluslararası dayanışma!
2 ve 3 Nisan 2004’teki eylem günlerinde saldırgan
bir şekilde grev, ajitasyon, yürüyüş
yapalım! Devrimci şiarlar altında, Avrupalı çalışanlarla
birlikte, AB sermayesine karşı!
Haydi Berlin’e,
Stuttgart’a, Köln’e!
Bolşevik
Partizan (Yurtdışı)
Türkiye–Kuzey
Kürdistan’da Bolşevik Parti inşası için
yayın organı
Her şeye Rağmen!
Almanya’da Bolşevik Parti inşası için gazete